arda55 tarafından yazılmış tüm yazılar

02-İSLAMIN BİRİNCİ 7 BASAMAĞI

İSLAMIN BİRİNCİ 7 BASAMAĞI

Kur’ân-ı Kerim’i incelediğimiz zaman, İslam 7 safha ve 4 teslimden oluşur.

1.safha: Allah’a ulaşmayı dilemek (3.basamak)
2.safha: Mürşide tâbî olmak (14.basamak)
3.safha: Ruhun dünya hayatında Allah’a ulaşması (1.teslim)
(21.ve 22.basamaklar)
4.safha: Fizik vücudun (vechin) teslimi (2.teslim)(25.basamak)
5.safha: Nefsin teslimi (3.teslim)(26.basamak)
6.safha: İhlasa, İrşada ulaşmak
7.safha: İradeyi Allah’a teslim etmek (4.teslim)(28.basamağın
4.kademesi)

“Kur’ân-ı Kerim’i bütünüyle ifade eden bir süre var mıdır?” diye bir sual sorulduğunda, bu sualin cevabı; Vel Asr Suresidir.

28 basamaklık bir İslâm merdiveninin bütünü, Vel Asr Suresinin içindedir.

103/ASR-1: Vel asrı.
Asra yemin olsun.

103/ASR-2: İnnel insâne le fî husrin.
Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.

103/ASR-3: İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı).
Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.

İmam-ı Şafi Hz.leri buyuruyor ki; “Kur’ân-ı Kerim kaybolmaz. Artık böyle bir şey mümkün değil. Ama kaybolmuş olsaydı, o zaman Vel ‘Asr Suresi bütün Kur’ân-ı Kerimi anlatmak için yeterdi”.

  1. basamaktan, 7. basamağa kadar, “amenu olmak“ bölümü bulunmaktadır.

O halde; Kur’an-ı Kerim‘deki açıklamaları ile 28 basamaklı bir dizaynda, birinci 7 basamak olan “amenu olmayı“ incelersek;

1.Basamakta; herkes olayları mutlaka yaşar.

2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o, sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o, sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Olayları karşılama şeklimiz, Allahû Tealâ tarafından seçilmemizi veya seçilmememizi ifade eder. %5’den daha az olan bir grup seçilmezler. Seçilemeyenler Allah’a ulaşmayı dilemeyip başka insanları da dilemekten men etmeye çalışanlardır. Onlar 1.basamakta kalırlar.

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).
Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.
Eğer başka insanların hidayetine mâni olacak bir dizaynda değilsek, Allah’ın âyetlerini inkâr etmiyorsak, yalanlamıyorsak, örtmüyorsak, başka insanların hidayetine engel olmuyorsak; mutlaka Allahû Tealâ tarafından seçiliriz. O halde;
2.Basamakta; olayları değerlendiriyoruz, davranış biçimlerine göre Allah bizi seçiyor.
42/ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
Dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiğimiz (farz kıldığımız) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldık. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

“Allah’ın davetine icabet etmeyen, Allah’ın resûlüne asi olur.” ( Buhari, Nikah 71, 74; Müslim, Nikah 103, (1429); Tirmizi, Nikah 11, (1098); Ebu Davud, Et’ime 1, (37, Ravi İbnu Ömer).

Seçilen insanlar %95’den daha fazla bir gurubu teşkil eder. Seçilenlerden istenen şey; Allah’a ulaşmayı dilemeleridir. Bunu yapabilecekler seçilir. Allah’ın her seçtiği kişi, Allah’a ulaşmayı dileyen kişi değildir. Allah’ın seçtiklerinin %10’undan daha azı, Allah’a ulaşmayı dilerler. Seçilenler mutlaka musîbetlerle imtihan edilir.

29/ANKEBÛT-2: E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne).
İnsanlar, “amenna (îmân ettik)” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?

29/ANKEBÛT-3: Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya’lem ennellâhullezîne sadakû ve le ya’lemenel kâzibîn(kâzibîne).
Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir.

29/ANKEBÛT-4: Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).
Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!

“Allah-ü Teâlâ bir kulu severse, onu çeşitli denemelere tâbi tutar. Yani iptilaya uğratır. Kul o iptilalara sabrettiği takdirde ona üstünlük vererek sever. Şayet şükür yoluna girerse bu sefer ONU ZATINA SEÇER.” Hadis-i şerif

76/İNSAN–3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ(kefûren).
Muhakkak ki; Biz, onu (insanı) sebîle (Allah’a kavuşturan yola) ulaştırırız. Kimi (hidayet üzere olarak) şükredenlerden olur. Kimi (asla Allah’a ulaşmayı dilemez) küfredenlerden olur.

2.basamakta seçilen kişi başına gelen bu musibeti değerlendirir ve tavrını koyar. Bu kişi eğer olaylar karşısında Allah’a ulaşmayı dilemiyorsa imtihanı geçemeyenlerdir. Ve bu kişinin cehennemden kurtuluşu mümkün değildir.

10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10/YUNUS-8: Ulâike me’vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

“Vehb ibnu Münebbih’in anlattığına göre kendisine: “Lâilâhe illallah cennetin anahtarı değil mi? dendi de: “Evet, öyledir ama dişsiz anahtar olur mu? Dişleri olan anahtarın varsa kapın açılır, yoksa kapalı kalır, açılmaz” cevabını verdi. (Buhârî, Cenâiz 1 )

“Ben Allah’tan başka ilah olmadığına, benimde O’nun Resulü olduğuma şehadet ederim. Bu iki şehadeti canü gönülden söyleyip Allah’a yöneleni (Allah’a ulaşmayı dileyeni) Allah’ın cehennem ateşinden koruyacağına kesinlikle şehadet ederim.” (Ahmed b. Hanbel-Müsned)

İki nevi insan vardır;
A-Kafirler; Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve küfürde kalanlardır. Kurtuluşları mümkün değildir, tagutun dostlarıdırlar.

B-Mü’minler; Allah’ın dostlarıdır, amenu olanlardır. Allah’a ulaşmayı diledikleri andan itibaren mü’min olanlardır, kurtuluşa erenlerdir.

Allah’a ulaşmayı dileyen kişi dilediği anda takva sahibi olur ve Allahû Tealâ o kişiye furkanlar vererek bütün günahlarını Enfal Suresinin 29. âyet-i kerimesi gereğince örter. Furkanların verilmesi demek günahların örtülmesi demektir. Kişinin bir tek Allah’a ulaşma dileği ile sevapları günahlarından fazla olur. Ve sevapları günahlarından fazla olduğu için gideceği yer cennet olur.

8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

“Bir kişi gerçekten İslâm’a girerse, onun bütün günahlarını Allahû Tealâ örter.“ (Sahihi Buhari,1.cilt,39)

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).
O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

Cennete sadece takva sahipleri girer. Rum 31’e göre Allah’a ulaşmayı dileyen takva sahibidir. Takva sahipleri Kaf 31,32’ye göre cennete girer.

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

50/KAF-31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîd(baîdin).
Cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

50/KAF-32: Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).
İşte vaadolduğunuz şey (bu cennettir). Bütün evvab (Allah’a ruhu ulaşmış ve sığınmış) ve hafîz (başları üzerinde devrin imamının ruhunu muhafız olarak taşıyan) olanlar için.

  1. basamakta; 7 safhalık İslamın birinci safhası başlar.

Allah’a ulaşmayı dilemek farzdır;

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

31/LOKMAN-15: Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy (ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).
Bilgin olmayan bir şey hakkında, şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse, ikisine de itaat etme! Ve dünyada onlara güzellikle sahip ol. Bana yönelenlerin (ruhunu Bana ulaştırmak üzere yola çıkaranların) yoluna tâbî ol. Sonra dönüşünüz Banadır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim.

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). Sonra yardım olunmazsınız.

Sahabe-i Kiram Allah’a ulaşmayı dilemişler.

ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

3.Basamakta; Allah’a ulaşmayı diliyoruz.

2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dînde zorlama yoktur. İrşad yolu (hidayet yolu; Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
29/ANKEBUT- 5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim Allah’a mülâki olmayı (hayattayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O, en iyi işiten, en iyi bilendir.

2 / BAKARA – 156:Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.

“Kim Allah’a ulaşmaya muhabbet duyarsa, Allah da onu Kendisine ulaştırmaya muhabbet duyar. Kim Allah’a ulaşmayı kerih görürse, Allah da onu Kendisine ulaştırmayı kerih görür.” (K: Sahihi Buhari 12. cilt hadis no. 2043).

“Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar, O sadece sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.” (Müslim,birr,33; İbn Mace,Zühd,9; Ahmed Hanbel,2/285-539)

Hadis-i kudsî’de Hakk Celle ve Alâ Hazretleri şöyle buyuruyor:
“Ey kullarım ! Ben zulmü kendime haram kıldığım gibi onu aranızda da yasak kıldım. O halde sakın birbirinize zulm etmeyiniz. Ey kullarım ! Hepiniz dalalettesiniz, tek Benim hidayete erdirdiklerim müstesna; o halde DİLEYİN, de sizi hidayete erdireyim. ” (Muslim Riyazussalihin s.137)

“Yüce Allah kulunu dünya ile Kendisine lika arasında serbest bıraktı. O kulda O’na lika’yı seçti.” (Sahih Buhari 12. Cilt 2043. Hadis-i Şerif)
Abdulkadir Geylani Hz. Müridlerin Kitabı;
Sayfa 1069:Mesayih (mürşidler) Allah‘a vardıran yoldur. Yüce Allah‘a götüren delillerdir. YÜCE ALLAH‘IN HUZURUNA ÇIKILAN KAPILARDIR. Anlatılan mana da olarak, her müride bir şeyh gereklidir. Bu şeyh dahi, beyan ettiğimiz üzere olacaktır, mürid dahi öyledir. Yani ALLAHA ULAŞMAK DİLEYEN her müride bir büyük zat gereklidir.

Yunus Emre; “Dervişlik bir dilektir, bilene düğün dernektir.”

3.Basamağa ulaşan Allah‘a ulaşmayı dileyen kişi, 7 saniye içinde 7.basamağa Allahu Teala tarafından ulaştırılır. Bu “Allah’a ulaşmayı dilemek“ davetine icabet etmektir.

4.Basamakta; Allah rahman esmasıyla tecelli eder. Rahman esmasıyla salavat nuru kişinin kalbine rahmet nurunu taşır.

2/BAKARA-105: Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ehli kitaptan kâfir olanlar ve müşrikler, Rabbinizden sizin üzerinize hayırdan (rahmet ve fazl) indirilmesini sevmezler (istemezler). Ve Allah, rahmetini dilediği kimseye tahsis eder. Ve Allah, fazlıl azîmin sahibidir.

“Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez. Sahâbe soruyor “Sen de mi ey Allah’ın Resûl’ü?” Evet Ben de. Ama Allah Beni rahmetine gark etmiştir.“ (K: Buhâri, İbn Mâce).

  1. 6. 7. basamaklarda; Allahu Teala kişiye furkanlarını (hak ile batılı, doğruyla yanlışı ayırma özelliği) verir ve furkanları vermek suretiyle kişinin günahlarını örter. 7 furkan verilen kişi gören, işiten ve akleden birisi haline gelir.

8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Tebliğe muhatap olan kişiler 4 grupta toplanır:

1.Grup kişiler: Tebliğe ilgisiz (kayıtsız) kalanlar, Allah’a ulaşmayı dilemeyip, dünya hayatını dileyenler.

Allahu Teala bu kişilerin hassalarına 3 engel koyar. Nefsin kalbindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet konulur, nefsin kalbindeki semi (işitme) hassası ve nefsin kalbinde idrak hassası mühürlenir.

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.

45/CASİYE-23 :E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevalarını (nefslerini) kendilerine ilâh edinenleri görmedin mi (habibim)? Allah, onları bir ilim üzere dalâlette bırakır. Onların kalplerindeki sem’î (işitme) hassasını ve kalplerini (kalpteki idrak hassasını) mühürler ve onların kalplerindeki basar (görme) hassasının üzerine gışavet (isimli bir perde) çeker. Öyleyse (artık) Allah’tan sonra kim bu kişiyi hidayete erdirebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?

2.Grup kişiler: Tebliği yalanlayanlar, kavga edenler ( kendilerine tebliğ yapanlara karşı çıkanlar).

Allahu Teala bu kişilerin uzuvlarının üzerine 3 engel koyar. Kişinin baş gözlerine (göz uzvuna) hicab-ı mesture, kişinin baş kulaklarına (kulak uzuvlarına) işitmeye mani olan vakra konulur, kalbe idrake mani olan ekinnet konulur.

17/İSRA-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

17/İSRA-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

3.Grup kişiler: Kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi, başkalarının da Allah’a ulaşmayı dilemesini engelleyenler (hidayetten men edenler).

Allahû Tealâ bu kişilerin hem hassalarına hem de uzuvlarına 6 engel koyar. Kişinin baş gözlerine (göz uzvuna) hicab-ı mesture konulur, nefsin kalbindeki basar hassasının üzerine gışavet konulur, kişinin baş kulaklarına (kulak uzuvlarına) işitmeye mani olan vakra konulur, nefsin kalbindeki semi hassası mühürlenir, nefsin kalbi mühürlenir ve nefsin kalbine idrake mani olan ekinnet konulur.

7/A’RAF-179: Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.

4.Grub kişiler: Tebliği duyduğu an, Allah’a ulaşmayı dileyen kişilerdir. Bu kişiler 1 furkan alır (kalbine ihbat koyulur.)

22/HAC-54: Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl’ün, Nebî Resûl’ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O’na îmân etmeleri, onların kalplerinin O’nu (Allah’ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm’e hidayet edendir.

Bir kişi, Allah’ın koyduğu engeller oluştuktan sonra aklı başına gelip de Allah’a ulaşmayı dilerse ne olur?

Allahû Tealâ o zaman o kişinin eskiden olan hatasını dikkate almaz. Eğer o kişi ölmeden evvel (hayattayken) Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ ilk 3 grubun üçünde de hangi engeli koymuşsa, o engeli mutlaka kaldırır.

Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesine göre 5. 6. ve 7. basamaklarda peş peşe hassaları ve uzuvlarındaki engelleri kaldırılır ve kişiye 7 tane furkan verilir.

5.Basamakta;
1.Furkan, 1.ihsan kişinin baş gözlerindeki hicab-ı mesture alınır.

  1. furkan, 2.ihsan nefsin kalbindeki basar hassasının üzerindeki gışavet alınır.

17/İSRA-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.

6/EN’AM-46: Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne).
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Gördünüz mü? (aczinizi anladınız mı?) Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi mühürlese, Allah’tan başka hangi ilâh onları size (geri) getirir?” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz çeviriyorlar.

6/EN’ÂM-36: İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem’î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah’a döndürülür.)

27/NEML – 81: Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne).
Ve sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara işittirebilirsin. İşte onlar, teslim olanlardır.

“Allah’ım, kalbimi nurlu kıl, lisanımı nurlu kıl, bakışımı nurlu kıl, işitmemi nurlu kıl.” (C. Sağir-1513).

6.Basamakta;

  1. furkan, 3. ihsan kişinin kulak uzuvlarının (baş kulaklarının ) üzerindeki işitmeye mani olan vakra alınır.
    4.furkan, 4.ihsan nefsin kalbindeki semi hassası üzerindeki mühür açılır.

17/İSRA-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.

6/EN’AM-46: Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne).
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Gördünüz mü? (aczinizi anladınız mı?) Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi mühürlese, Allah’tan başka hangi ilâh onları size (geri) getirir?” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz çeviriyorlar.

“Allah’ım, kalbimi nurlu kıl, lisanımı nurlu kıl, bakışımı nurlu kıl, işitmemi nurlu kıl.” (C. Sağir-1513).

7.Basamakta;

  1. furkan, 5. ihsan nefsin kalbindeki mühür açılır.
    6 .furkan , 6. ihsan kalbindeki idrake mani olan ekinnet alınır.
    7.furkan 7. ihsan nefsin kalbindeki ekinnetin yerine ihbat konulur.

2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.

17/İSRA-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

22/HAC-54: Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl’ün, Nebî Resûl’ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O’na îmân etmeleri, onların kalplerinin O’nu (Allah’ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm’e hidayet edendir.

11/HUD-23:İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ahbetû ilâ rabbihim ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Muhakkak ki; âmenû olanlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenler), ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yapanlar ve Rab’lerine ihbatla huşû duyanlar (kalplerine ihbat konulanlar, razı ve itaatkâr olanlar), işte onlar, cennet ehlidir. Onlar, orada ebedî kalanlardır..

Allahu Teala o kişinin irşad makamına baktığı zaman görmeyen gözlerini, irşad makamını görür hale getirir. İrşad makamının sözlerini işitmeyen kulaklarını, irşad makamının söylediklerini işitir hale getirir. İrşad makamının sözlerini idrak edemeyen, kalplerine indiremeyen insanların, Allah’ın söylediklerini idrak eder, mürşidlerin söylediklerini idrak eder hale getirir.

“Mü’min kulağından sulanır.” Hadis- i şerif

“Allah bir kula hayır murad etti mi; onun kalbinin kilidini açar, yakin ve sıdkı yerleştirir. Kalbini işitir ve idrak edecek bir hale koyar. Kalbini salim lisanını sadık ve gidişatını sağlam ve müstakim kılan Kur’an-ı doyurucu ve kalbini görüntü kılar.” Hadis-i şerif

5.6.7. basamaklar günahların örtüldüğü basamaklardır. Allah’a ulaşmayı dileyenlerin geleceği basamak 7.basamaktır. Bu noktaya kadar bu kişiler amenu olanlardır veya münib olanlardır. Amenu olmak veya münib olmak Allah’a ulaşmayı dilemektir. Fakat münib olmak ikinci bir kademeyi de ifade eder. İkinci bir 7 basamakta yine münib olmanın, Allah’a yönelmenin içerisinde hem Allah’a ulaşmayı dilemek hem de Allah’a yönelmek vardır. Bu yönelme, ruhun vücuttan ayrılacağı noktaya kişiyi ulaştıran bir yönelmedir.

 7. basamak ilk yedili basamağın sonuncusudur. Kişiyi mutlaka sevapları günahlarını aştığı için, Allah’ın cennetine götürür. Kişi Allah’a ulaşmayı dileyip de hemen ölse, o kişinin mutlaka gideceği yer Allah’ın cennettir. Öyleyse hayatımızın en önemli adımı Allah’a ulaşmayı dilemektir.

28 basamaklık bir İslâm merdiveninin bütününü anlatan Vel Asr Suresinin 1. bölümü inşaallah burada tamamlanıyor.
Allah razı olsun.